Psikoloji

Değişim Korkusu: Bilinmeyene Adım Atma Cesareti

Değişim Korkusu: Bilinmeyene Adım Atma Cesareti

Psikolojik Danışman Ebru Yağanoğlu olarak danışanlarımla çalışırken en çok konuştuğumuz temalardan biri değişimdir. Çoğumuz yaşamımızda bir şeylerin farklı olmasını isteriz, ancak değişim kapıyı çaldığında korkarız. Bu korku çoğu zaman bilinmeyenden, kontrolü kaybetme endişesinden doğar. Oysa değişim, büyümenin kaçınılmaz bir parçasıdır.

Neden Değişimden Korkarız?

İnsan zihni, güvenliği ve öngörülebilirliği sever. Yeni bir duruma geçmek, tanıdık olanın konfor alanından çıkmak demektir. Bu yüzden değişim, beynimiz tarafından potansiyel bir tehdit olarak algılanır. Danışanlarımla çalışırken sıklıkla şunu duyarım: “Böyle gitmesini istemiyorum ama değişmeye de cesaret edemiyorum.”

Bu cümledeki ikilem çok insani bir haldir. Çünkü değişim arzusuyla, değişim korkusu genellikle yan yanadır. Bir yandan yeniyi isteriz, diğer yandan kaybetmekten korkarız. Bu noktada önemli olan korkuyu bastırmak değil, onu anlayarak adım atmaktır.

Değişim Sürecinde Farkındalık

Değişim, bir gecede gerçekleşmez. Genellikle küçük farkındalıklarla başlar. Önce rahatsızlık hissi gelir; bir şeylerin artık eskisi gibi olmadığını fark ederiz. Bu farkındalık, aslında dönüşümün ilk sinyalidir. Danışanlarımda sıkça gördüğüm şey, değişimi reddetmek yerine dinlediklerinde yaşamlarının daha anlamlı hale gelmesidir.

Farkındalık, korkuyu yok etmez ama onunla birlikte yürümeyi öğretir. Çünkü cesaret, korkunun yokluğu değil, korkuya rağmen hareket edebilmektir.

Kontrol Etme İhtiyacı ve Teslimiyet

Birçok insan değişimle birlikte kontrolünü kaybedeceğinden endişe eder. Oysa yaşamın doğası zaten değişim üzerine kuruludur. Kontrolü tamamen elde tutmak mümkün değildir. Danışanlarıma sıklıkla söylerim: “Bazen hayatın ritmine güvenmek gerekir.” Teslimiyet, pasiflik değil; koşulları kabullenip içsel esnekliği koruyabilmektir.

Değişim sürecinde kendine izin vermek, zihni ve bedeni rahatlatır. Tıpkı bir tohumun toprağa düşüp karanlıkta filizlenmesi gibi, bazen en karanlık dönemler yeni bir başlangıcın habercisidir.

Değişimle Gelen Kimlik Dönüşümü

Değişim, sadece dış koşulları değil, kimlik algımızı da etkiler. “Ben kimim?” sorusu bu dönemde yeniden gündeme gelir. Bu sorgulama, zaman zaman kaygı yaratabilir ama aynı zamanda büyümenin de kapısını açar. Terapide bu süreci, bireyin kendi iç gücünü fark etmesiyle destekleriz.

Bir danışanım seans sonunda şöyle demişti: “Korkuyorum ama artık bu korkunun beni yönetmesine izin vermeyeceğim.” İşte bu cümle, dönüşümün başladığı andır. Çünkü kişi artık korkuya rağmen hareket etme kararı almıştır.

Sonuç: Bilinmeyene Cesurca Adım Atmak

Değişim korkusu hep vardır; önemli olan, onun bizi durdurmasına izin vermemektir. Hayat, her zaman konfor alanının dışında genişler. Korku, aslında bir davettir — kendini yeniden keşfetmeye, gelişmeye ve büyümeye.

Unutma; cesaret, korkusuzluk değil, korkuya rağmen adım atabilmektir. Değişimden kaçmak yerine onunla iş birliği yaptığında, yaşam sana yeni kapılar açar.