Psikoloji

Çocuğumun Duygularını Nasıl Anlarım?

Çocuğumun Duygularını Nasıl Anlarım?

Psikolojik Danışman Ebru Yağanoğlu olarak çocuklarla ve ebeveynlerle çalışırken en sık duyduğum sorulardan biri şudur: “Çocuğumun neden böyle davrandığını anlamıyorum.” Aslında her davranışın ardında bir duygu vardır. Çocuklar henüz duygularını yetişkinler gibi sözcüklerle anlatamadıkları için, hissettiklerini çoğu zaman davranışlarıyla ifade ederler. Ağlamak, öfkelenmek, susmak ya da içine kapanmak aslında birer mesajdır.

Davranışın Arkasındaki Duyguyu Görmek

Bir çocuğun davranışı çoğu zaman bir ihtiyacın göstergesidir. Kimi zaman bu ihtiyaç görülmek, duyulmak ya da anlaşılmak olabilir. Danışmanlık sürecinde, ebeveynlerle birlikte çocuğun davranışının ardındaki duyguyu anlamaya çalışırız. Örneğin “inatlaşma” dediğimiz şey, bazen kontrol hissi kaybolan bir çocuğun yeniden güç kazanma çabasıdır. Ya da “ağlama krizleri”, duygularını düzenlemekte zorlanan bir çocuğun yardım çağrısı olabilir.

Bir ebeveyn olarak çocuğun duygusuna tepki vermeden önce “şu anda ne hissediyor olabilir?” sorusunu sormak çok değerlidir. Çünkü davranış sadece görünen kısmıdır; asıl anlam, yüzeyin altındadır. Duyguyu anlamadan verilen tepkiler, çoğu zaman davranışı kalıcı olarak değiştirmez.

Çocuklar Duygusal Aynalanmaya İhtiyaç Duyar

Çocuklar duygularını ancak bir yetişkinin onları anladığını hissettiklerinde düzenlemeyi öğrenir. Bunu biz psikolojide duygusal aynalanma olarak tanımlarız. Yani çocuk, hissettiği duygunun yetişkin tarafından fark edildiğini ve adlandırıldığını duyar. “Şu an üzgün görünüyorsun” veya “sanırım bu seni biraz korkuttu” gibi basit ifadeler bile çocuk için çok değerlidir. Bu cümleler, onun duygularını tanımasına yardımcı olur.

Danışan ebeveynlerle çalışırken, en çok üzerinde durduğumuz nokta bu olur: Duyguyu bastırmak yerine tanımak. Çünkü “üzülme”, “ağlama”, “korkacak bir şey yok” gibi iyi niyetli cümleler bile çocuğa “hissettiklerin doğru değil” mesajını verir. Oysa duygular doğrudur; önemli olan, o duygularla nasıl başa çıkılacağını öğrenmektir.

Oyun, Çocuğun Dili

Yetişkinler konuşarak rahatlar; çocuklar ise oyun oynayarak. Oyun, çocuğun iç dünyasını dışa vurduğu, duygularını yeniden düzenlediği bir alandır. Bu nedenle oyun terapisi, çocuğun kendini ifade etmesi için en doğal araçlardan biridir. Terapi odasında bir oyuncak bile çocuğun yaşadığı karmaşayı anlatabilir. Çocuklar oyunla “ben buradayım, beni gör” der.

Ebeveynler olarak evde oynadığımız oyunlarda bile bu aynalamayı yapabiliriz. Bir çocuğun yaptığı resme “bu çok güzel olmuş” demek yerine “burada büyük bir güneş çizmişsin, demek ki mutlusun” demek, çocuğun duygularını fark etmesine yardımcı olur. Bu tür küçük farklar, iletişimi güçlendirir.

Ebeveynin Kendi Duygusal Farkındalığı

Bir ebeveyn çocuğunun duygularını anlayabilmek için önce kendi duygularını tanıyabilmelidir. Çünkü çoğu zaman çocuğun duygusu, ebeveynde kendi geçmişine ait bir duyguyu tetikler. Bir ebeveyn, çocuğunun öfkesine tahammül edemiyorsa, belki kendi çocukluğunda öfkesine izin verilmemiştir. Bu nedenle danışmanlık sürecinde, ebeveynin kendi duygusal geçmişiyle de çalışmak önemlidir.

Danışanlarıma sıkça söylerim: “Bir çocuğu anlamanın yolu, önce kendi iç çocuğunu duymaktan geçer.” Çünkü çocuk yetiştirmek, yalnızca ona rehberlik etmek değil, kendi duygusal farkındalığımızı da büyütmektir.

Çocuğun Duygularını Anlamak: Güvenli Bağın Anahtarı

Bir çocuk, duygularını rahatça ifade edebildiği bir ortamda büyüdüğünde kendine güven duyar. Böyle bir çocuk, duygularını bastırmak yerine paylaşmayı öğrenir. Bu da onun hem sosyal ilişkilerini hem de duygusal dayanıklılığını güçlendirir. Ebeveyn-çocuk arasındaki bu duygusal köprü, gelecekteki tüm ilişkilerin temelini oluşturur.

Bir ebeveynin çocuğuna verebileceği en büyük hediye, onu anlamak için dinlemektir. Her çocuk anlaşılmak ister; ve bir çocuğun gözlerinde “beni anladı” ifadesini görmek, belki de ebeveynliğin en derin tatminidir.

Sonuç: Anlamak, Değer Vermektir

Çocuğunu anlamak mükemmel ebeveyn olmak demek değildir. Her zaman doğru tepkiyi veremeyebilirsin; önemli olan çaban ve farkındalığındır. Çocuğunun duygularını tanımak, onunla daha güçlü bir bağ kurmanın ilk adımıdır.

Unutma; anlamak, değer vermektir. Çocuğunu anladığında, ona “sen önemlisin, duyguların benim için kıymetli” mesajını verirsin. İşte o zaman çocuk, yalnızca anlaşılmakla kalmaz, aynı zamanda sevildiğini hisseder.